14 Temmuz 2014 Pazartesi

1945

karanlık bir gece,
dışarıda gök gürlemeleri
ve çocuklar böyle sandılar.
onlar buna inandılar,
onlar doğaya kandılar.
anneleri gibi...

zifiri bir gece,
indi aşağıya ışıklar,
ve çocuklar korkmaya başladılar
onlar buna şaşırdılar,
onlar doğaya kızdılar.
anneleri gibi...

yıllardan bindokuzyüzkırkbeş,
nefesleri tüketilmiş insanlar,
ve çocuklar artık suskunlar.
onlar bunu anlamadılar
onlar doğaya bakamadılar
anneleri gibi...

okutulmamış onca kitap,
görülmemiş bunca eser,
oynatılmamış nice oyun,
ve çocuklar hala suskunlar,
onlar bunu anladılar.
onlar doğadan uzaklar
onlar eskiden yaşadılar
onlar şimdi yaşıyorlar
anneleri gibi...
bizim gibi...

ve hikayemizin sular altındaki bölümünde,
bizi orada o çocuklar karşılayacaklar,
yaraları hiç olmamış,
sürekli güldükleri
en mutlu halleri gibi...

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Tozunda Bir Gri

Söze ne hacet,
Zaten suya yazılır,
Kül rengi bir yalnızlık.
Ya da tozunda bir gri.
Karanlığı ise hep naza çeker.
Göstermez dağlarını.
Ve ay, güneş ile kavuşamaz.
Hep susar,
Göstermez karanlık yüzünü.
Aldatır üstelik bizi,
Karanlığı kötü diye.
Sessiz ve güzel,
Suya yazı yazar gibi.
Ay ve güneş,
Kavuşamayan iki sevgilidirler.
Karanlığı gördüğümüzde,
Kavuşacaklar küllerinde.
Söze ne hacet,
Suya yazılmış gibi.
Tozunda bir gri...

14 Haziran 2014 Cumartesi

Tek Bir Yudum ve Yıldızlar

bazen sözler anlamsızlaşır,
bu soğuk çöl gecelerinde.
soğuk biraz acımasız olur sanırım.
hatta çöl kelimesi bile.
serin bozkır gecelerinde.
tek bir yudum ve yıldızlar.
tarladaki ağaç hışırtıları
ve dostlar...
tek bir yudum ve yıldızlar.
her bir birey suskun ve umutlu.
zaman zaman mırıldayan bir dil.
mırıldanma çok basit bir kelime.
ağıt dolu bir şarkı ve gözyaşı.
tek bir yudum ve yıldızlar.
üç beş yıldız parıldar ve biz bakarız.
çok az üç beş...
tüm galaksi önümüzde.
ileride bir uçak geçer.
yanıp söner ışıkları...
kimse görmez benden başka.
tek bir yudum ve yıldızlar.
hatta o uçaktaki yolcular...
ülkenin uzak ve büyük şehrinden gelenler.
ve özlediklerim...
hiç biri yok o uçakta.
tek bir yudum ve yıldızlar.
sus be çocuk...
sadece seyret yıldızları ne olur...

10 Haziran 2014 Salı

Melodinin Günlüğü

Bir melodi çalıyordu ben pencereden göğe bakarken,
Gözlerin geldi aklıma,
Yepyeni bir arabanın parlaması gibi.
Kendimi bakmaktan alamıyorum.
Bir melodi çalıyor hala ben göğe bakarken,
Aynı kokunu duyduğum ilk gün gibi.
Tertemiz bir hava, bir orman...
Ve yemyeşil bir gün ya.
Ciğerlerim açıldığından beri.
Çalıyor inatla melodi kalbimi, ben göğe bakarken,
Ellerin gibi, hem ne var ellerinde böyle,
Yumuşacık bir pamuk...
Tutuyor bir kalem ve yazıyor ince ince,
Melodinin günlüğü,
Dinleyelim gel, şu güzel melodiyi ve göğe bakalım.
Uzun uzun göğe bakalım.
Şair gibi yapalım,
Duralım, göğe bakalım,
Uyutmam, sabaha kadar konuşurum,
Herkes uyusun biz göğe bakalım...

8 Haziran 2014 Pazar

Biraz

Her zaman gülünmez ki,
Bazen ağlamak gerekir.
Hem ben de ağlardım biraz.
Biraz biraz, hayatta her şeyden biraz.
Sürekli gülerdim biraz.
Gevşerdi bazı organlarım biraz.
Ağlarım ben de biraz.
Herkes ağlar biraz.
Ağlamazlar belki.
Ama bilmez onlar,
Ağlamayan anlamaz gülmekten biraz.

Sana seni anlatamam ki,
Bazen sensizliği bilmen gerekir.
Gözlerin, şaşırtır biraz.
Ellerin sakinleştirir biraz.
Ve duyduklarım güldürür biraz.
Gevşetir iç organlarımı biraz.
Hep gülerim ben biraz.
Sensizlik sürekli karşımda,
Bilirim çok zordur biraz.
Ağlarım ben de biraz.
Herkes ağlar biraz.
Ağlamazlar belki
Ama bilmez onlar,
Ağlamayan anlamaz gülmekten biraz.

Ayılıyorum ben de biraz,
Yüzler, gözler ve çeşit çeşit insanlar.
Her şey değişkenmiş biraz.
Ağlamalı bu insanlar biraz.
Anlasınlar gülmekten biraz.
Bir Bomonti anlatır seni bana biraz.
Gülerim ben de biraz.
Herkes güler biraz.
Gülmezler belki.
Ama bilmez onlar,
Gülmeyen anlamaz ağlamaktan biraz.

3 Haziran 2014 Salı

Hep Hikmet

Dev bir çınar,
Çıkamadı o limana.
Ve soğuk kış gecelerinde,
Buldu sarı sıcak bir oda.
Selam verdi...
Mavi gözlü dev
Sadece inandıkları,
Dünya meseleleri
ve aşk...
Bir kız çocuğu,
Ve Japon balıkçısı
Ancak anlamadılar,
Benerci hariç.
Oda kendini öldürdü.
Soğukta bir mezar
Ve mavi gözler
Hala etkisi altında
Hala ben...
Hala Nazım...
Hep Hikmet...

16 Mayıs 2014 Cuma

Yüreğim Yanıyor...

Yüreğim yanıyor... Nefes almak bazen gerçekten çok zor ve karanlık. Hiç bir şey görmüyorum. Ve onlar bununla savaşarak simsiyah şekilde ak ekmeklerinin peşinden gittiler. Onlar sadece evlatlarına helal lokma götürmekteydiler. Tıpkı senin (Başbakan ve tayfası hariç) gibi, ya da benim gibi. Hiç bir farkı yok. Ve iş kazaları...

İş kazası her an olabilir. Başbakanın (bu insana bunu dedirtenler utansın) dediği gibi bu işin fıtratında var. Sadece bu işte yok; fabrikalarda var, inşaatlarda var, madenlerde var. Ancak bunlar için hep bir çözüm yöntemi var. Önleyici tedbirler, periyodik bakımlar vs... Bunun kontrolü ise tabi ki devletin birinci önceliği olmak zorundadır. Ancak devletin başındaki insanlar bize 1800lerden örnekler veriyor. Peki Sayın Başbakan; bu örnekleri verirken niye Almanya örneğini vermiyorsun. Ya da bu örnek verdiğin yerlerin şu anki durumlarını. Almanlar, maden ocaklarını kapatmanın planlarını yapıyor. Çünkü, canlar gitmesin diye. Halkına kıymet veriyor. İnsanının öncelik derecesini yükseltiyor. Ama sen halkına başka bir ülkenin, üstelik nefret ettiğin (güya) bir ülkenin dölü diyecek kadar alçalıyorsun. Yüreğim daha çok yanıyor.

Ve iş kazaları, her an her yerde karşına çıkabilir. Hatta istediğin kadar tedbir al. Kimi zaman bir insanlık hali, karşına çıkar. Ve insanlar ölür, yaralanır ya da sağ salim kurtulur. Bunlar hep olacaktır. Bunu minimuma indirmek önemlidir. Ancak sen ölü sayısını alanlarla kontrol altında tutmanın peşindesin ve bunu marifet gibi sayarak devlet resmi televizyonunu azarlayacak kadar kör olmuşsun. Yüreğim cayır cayır yanıyor.

Ancak iş kazaları her zaman yaşanacaktır. Ama bunları önlemek içi özelleştirilmiş iş güvenliği firmaları yetmiyor. Bu resmen çocuk yapıp sokağa salmaktır. Takip sistemin yok. Yalandan iki denetim, hatta çoğu zaman bunu yandaşın olmayan firmalara yap. Bu şekilde kazaları takdiri ilahi çerçevesinde yaklaşıyorsun ki bunu demeçlerinde çok net görmekteyiz. Ve o kadar kafanızı sadece hısımlarınıza çevirmişsiniz ki denetleme taleplerini alaycı bir dille reddetmektesiniz. Yüreğim kor gibi alev alev.

İş kazaları her zaman olacaktır. Ama önlenemez değil. Umarım insanlar bu sefer bir ders çıkarmıştır. Tüm iş kazalarında ölenlere Allah'tan rahmet dilerim. Soma'nın orta yerinde büyük bir yangın var. Alevler içinde. Tıpkı yüreğim gibi...

23 Nisan 2014 Çarşamba

Zamanı Günle Böldüm

hayatı tek şarkıya gömdüm
şimdiyi saate ekledim
geleceği hiç bilmedim
sözlerimle hayatı sürdüm
zamanı günle böldüm
karanlık işte

gözünle ömrü düşündüm
saatleri anlamsız kıldım
geçmişi vakte takmadım
gördüğümle tecrübe ettim
zamanı günle böldüm
gururlu işte

ırkları kafese koydum
vakit nedir onu gördüm
şimdiyi hiç anlamadım
nefesi ciğere çektim
zamanı günle böldüm
sağlam işte

oyuncak hikayeleri yazdım
büyüklere şarkılar buldum
hayatı her daim sevdim
şımarıp ortada durdum
zamanı günle böldüm
pişman değil işte

19 Nisan 2014 Cumartesi

Fırat Kenarındaki Devrim Şiiri

düz
dümdüz
ve kıvrak
üstelik dengesiz
ve sakin
hatta sıcak,
ıslak
ve yağmur
nemli
ve kuru
biraz şimdi
daha çok mitolojik.
yarı tanrılar ve tanrılar
hayat ve devrim.
tıpkı bir nehir
ve insanlar.
tekdüzelik değişikliği getirir.
yeniden yaratmak gerekir.
yağmur,
yeniden yaratır her damla.
ve her damla bir bıçak.
yokluğunu besler
ve nimet...
düz
dümdüz
ve kıvrak
ama ıslak
ve nemli
hatta sıcak
kuru
biraz şimdi
daha çok mitolojik
yarı tanrılar ve tanrılar
hayat ve devrim
bir nehir gibi...

13 Nisan 2014 Pazar

Sessizliğin Kendisi

Yine saatinden önce uyandım bugün,
Herkes anlamsızca gitmiş kuzeye.
Hiç anlayamadığım duygularla
Gövdemde derin bir sızı.

Önümde toz bulutlu bir yol.
Yüreğimde sessizliğin kendisi.
Çöllerde vaha gibi gördüğüm.
Beni susturur musun, söyle?

Yine erken uyandım bugün.
Çöl kumları çekip gitmiş güneylere.
Gözlerimde hala kumları ve göz yaşı.
Bir ormanı özler dururum.

Önümde bol virajlı bir yol,
Yüreğimde yangının ta kendisi.
Ormanda sıkışmış gibi hissetiğim.
Beni durdur musun, söyle?

23 Mart 2014 Pazar

Bana Hiç Sorma...

Sen beni kafana hiç takma,
Aşk dediğin bir anlık heves mi?
Hayalimdeki tabi bu değil.
Yine de sen bana hiç sorma.
Kafana hiç takma

Ben böyle güzel değilim
Yalnızlık özgürlük değil mi?
Aklımdaki tabi bu değil.
Özgürlüğü bana hiç sorma
Böyle güzel değilim

Karşıma çıktığın ilk anda
Karınlar aç o an değil mi?
Kanatlar arkanda gördüklerim
Açlığı bana hiç sorma
Çıktığın ilk anda

Seni, beni yalnızlık böyle yorma,
Öğrenmek istediğim bu değil mi?
İçimden geçenler aksi değil.
Eksikliği bana hiç sorma
Yalnızlık böyle yorma.

20 Mart 2014 Perşembe

Tek Bildiği Bu

Susadı değil mi?
Hayat bir kuraklık...
Ve yalnızlık
Tek bildiği bu.
Susadı değil mi?
Hep ağzı kuru.
Ve susmak
Tek bildiği bu.
Bir cinayet işlendi
Ölüler bilmez katilini
Tek bildiği bu
Çok kurak değil mi?
Hayat bir susuzluk...
İki dirhem bir çekirdek
Ve sakinlik
Tek bildiği bu...

14 Mart 2014 Cuma

Sanma

Cebinde milyar dolarlar
Tuttukları vicdansız milyonlar
Sanma Berkin nur içinde
Sızlar kemiği mezar içinde

Her sabah gördüğüm resmi
Meymenetsiz bıyıklı hali
Sanma İsmail nur içinde
Girecek rüyana kabus içinde

Balıklar deryaya hasret
Çarka döner göl içinde
Sanma Ethem nur içinde
Hissedeceksin nefesi içinde

Hırsızın konuştuğu düzen
Katilin belli olduğu lanet
Sanma Behzat bulamaz seni
Döner durursun mapus içinde

Mustafa, Mehmet, ve niceleri
Artlarında okunan bunca ayet
Sanma bitmez bu düzen
Peşinden ağlayıp inleme

Hepsi gençliğine hasret
Döner durur katil serbest
Sanma inancın içinde
Tutar ahlar içinde...

16 Şubat 2014 Pazar

Merdivene Bak

söz, söylemek gerek,
hayatına iki çift söz gerek,
susmaman gerektiğini öğrenmen gerek.
parıldayıp duran, köşedeki merdivene bak.
aşağı dönüp bakman gerektiğini hatırlatmasına bak.
önünde basamak olduğunu söylemesine bak.
sustuğunda yıkılacak, öğrenmen gerek.
hayatına iki çift söz gerek,
bak, konuşman gerek.

çok uzakta duran merdivene bak
ömrünün özeti olmasına bak
çevrende susan insanlara bak
suskunluğuna sebep olmalarına bak

suskunluğunu, hatırlaman gerek,
geçmişine iki çift söz söylemen gerek.
geleceğine sahip olmayı bir kere öğrenmen gerek.
parıldayıp duran, umarsız, göçebe, yorgun hayatına bak.
geçmişini unutturmana sebep olan, anının düşmanlığına bak.
geleceğini görmeni engelleyen, yükselen, geçmişine bak.
gelecek, umutla olmalı, bir kere öğrenmen gerek.
geçmişine iki çift söz söylemen gerek.
unuttuklarını hatırlaman gerek.

yeri değişmiş merdivene bak
ömrünün özeti olmasına bak
çevrende susan insanlara bak
suskunluğuna sebep olmalarına bak

15 Şubat 2014 Cumartesi

Anlamsız Sözler Birliği

anlamsız sözler birliği
hayatın her anıydı
savaşlar ve barışlar
kandırmasın seni
keyfini kaçıran neydi?

anlamsız sözler birliği
zamansız çıkıverdiği
savaşlar ve barışlar
içtiğinde iki kadehi
alkollü daha seri,
kullandığım neydi?

anlamsız sözler birliği
sahiplerinin söylediği
kurullar ve meclisler
görmediler gözlerini
aklımdan çıkmayan şeydi

anlamsız sözler birliği
çoğunluğun bildiği
kurullar ve meclisler
özgürlüktü engellediği
aldıkları kararlar neydi?

9 Şubat 2014 Pazar

Rabarba

dursun her nefes alanlar,
sadece bunları düşündüm.
her nefes gülsün diye
kilometrelerce bunu düşündüm.
yalandan kahkahalar için,
çocukluğumu düşündüm.

uzak tepelerin ardında,
yalnızlığın kendisini düşündüm.
hep aynı ıssıza dönerken
yanlışlığın kendisini düşündüm.
sadece gerçek için,
çocukluğumu düşündüm.

haddinden fazla düşündüm,
hayatı bir filme dönüştürdüm.
nefeslere başrol olmaktı amacım.
yan rolleri yakalayamadım.
şimdi, rabarba halimle
yalandan kahkahaları düşündüm
çocuk düşlerim yok artık...

12 Ocak 2014 Pazar

Gerçeğin Peşinde

onlar, Gerçeklerin peşinden gittiler.
sen yücelerin yücEsi, imkansız sandın
ve zor tutulanlar, siZler olasılıksız...
hala anlamadınız değİl mi?

onlar, canları pahasına Gerçektiler.
sen, imkansız bir umurdasın, yücE şey.
ve zor tutulanlar, olasılıksızsınıZ.
anlamak bu kadar kolay değİl zaten.

onlar, ağaç kadar Gerçektiler.
sen yücE, doyumsuzluğun imkansızısın.
ve Zor tutulanlar, hala olasılıksızsınız.
anlamamanız gayet manİdar zaten.

sus,Geri git ve dinle!
imkansız olanı Elediğinde,
olasılıksıZ olsa da,
elinde kalan gerçektİr.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Revolver

iki revolver kurşunu,
taşırdı son damlayı.
Sarayevo sokaklarında.
Yandı fitil sürekli.

iki revolver kurşunu,
başlattı fitilin ateşini.
Sarayevo sokaklarında.
hala, fitil sönmedi.

iki revolver kurşunu,
önce birincisi başladı.
Sarayevo sokaklarında.
sonra sıçradı Belgrad'a.

iki revolver kurşunu,
kesmedi ilki, yetmedi bize
Varşova sokaklarında.
ne canlar gitti.

iki revolver kurşunu,
toplu mezarlar bitti her yerde.
Varşova sokaklarında.
cepleri şiir dolu cesetler...

iki revolver kurşunu,
adem yapımı bitmeyen kokusu.
Varşova sokaklarında.
sonra sıçradı Hiroşima'ya.

iki revolver kurşunu,
farkında mısın?
kendi evinin sokağında.
hala kokan barutun...

5 Ocak 2014 Pazar

Gülücük

bir gülücükle geçer yalnızlık
aslında hayat bu kadar çocuk.
beklediğin romanın heyecanıyla,
izleyeceğin filmin merakıyla.
bir gülücükle geçer yalnızlık.

aslında hayat bu kadar çocuk.
yeni bir grup keşfetmekle,
gelen merak duygusu.
yerinde durmadığın o yaramazlık.
bir gülücükle geçer yalnızlık.

sadece gülün karşımda.
gülün diye varım ben burada.
arkamdan işler döner mi hayatta?
vicdanım rahat, ben deli çocuk.
hadi söyle bana ya da sus artık!
bir gülücükle geçer yalnızlık.