7 Ağustos 2010 Cumartesi

Lagaş

Burası Lagaş...
Tarih daha henüz yazılmamış.
Üzülerek görüyorum seni.
Sanki seni...
Bakıyorum öylece ben gibi.
Tarih öyle not edecek beni.
Dönüp bakmıyorsun Lagaşlı kadın.
Geleceği gören Lagaşlı...
Burası Lagaş...
Tarih daha henüz yazılmaya başladı.
Peşine düştüğümü yazdılar.
Gözlerine takılıyorum.
Girsu'dan gelen ilahi bir kudret.
Dönüp bakmıyorsun Lagaşlı kadın.
Geleceği gören Lagaşlı...
Burası Lagaş...
Tarih tüm iştihamı ile yazılmakta.
Kuşlar haber uçurdu krallara.
Kapattı bilgilerimi prens Gudea.
Lagaşlılar çevreledi etrafımızı.
Yok oldu ilahi gözlerin.
Dönüp bakmıyorsun Lagaşlı kadın.
Geleceği gören Lagaşlı...
Burası Lagaş...
Tarih daha fazlasını yazamadı henüz...

5 Ağustos 2010 Perşembe

Emperyal Oteli [Attila İlhan]

ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
yağmur sönecekti yanacaktı
sameland seferden dönecekti
duvardaki saat duracaktı
kalbim kendiliğinden duracaktı
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
emperyal otelinde bu sonbahar
bu camların nokta nokta hüznü
bu bizim berheva olmuşluğumuz
bir nokta bir hat kalmışlığımız
bu rezil bu çarşamba günü
intihar etmiş kötümser yapraklar
öksürüklü aksırıklı bu takvim
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sesleri liman sislerinde boğulur
gemiler yorgun ve uykuludur
sabahtır saat beş buçuktur
sen kollarımın arasındasın
onlar gibi değilsin sen başkasın
bu senin gözlerin gibisi yoktur
adamın rüyasına rüyasına sokulur
aklının içinde siyah bir vapur
kıvranır insaf nedir bilmez
otelin penceresinde duracaktın
şehri karanlıkta görecektin
karanlıkta yağmuru görecektin
saçların ıslanacak ıslanacaktı
kış geceleri gibi uzun uzun
tek damla gözyaşı dökmeksizin
maria dolores ağlayacaktı
istanbul'u yağmur tutacaktı
bütün bir gün iş arayacaktım
sana bir türkü getirecektim
kulaklarımız çınlayacaktı
emperyal oteli'nin resmini çektim
akşam saçaklarından damlıyordu
kapısında durmanı söylemiştim
yüzün zambaklara benziyordu
cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu
tepebaşı'ndaki küçük yahudiler
asmalımesçit'teki rum kemancı
böyle rüzgarsız kalmışlığımız
bu bizim çektiğimiz sancı
el ele tutuşmuş geziyordu
gazeteler cinayeti yazıyordu
haliç'e bir avuç kan dökülmüştü
emperyal oteli'nde üç gece kaldık
fazlasına paramız yetmiyordu
gözlerin gözlerimden gitmiyordu
dördüncü gece sokakta kaldık
karanlık bir türlü bitmiyordu
sirkeci garı'nda sabahladık
bilen bilmeyen bizi ayıpladı
halbuki kimlere kimlere başvurmadık
hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
hiç kimse elimizden tutmuyordu
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun .... kanıma girdin ..... kabulümsün.

3 Ağustos 2010 Salı

Akşam Yıldızı [Edgar Ellen Poe]

Yaz ortasındaydı
Ve geceyarısı,
Ve yıldızlar yörüngelerinde
Ölgün ölgün pırıldarken,
Daha parlak ışığında
Kendisi göklerde
Köle gezegenlerin arasında,
Işığı dalgalarda olan soğuk ayın.
Soğuk tebessümüne dikmiştim gözlerimi
Fazlasıyla - fazlasıyla soğuktu benim için
Derken kaçak bir bulut,
Geçti örtü niyetine,
Ve ben sana döndüm,
Mağrur akşam yıldızı.
Senin ışığın daha değerlidir benim için.
Çünkü yüreğime mutluluk verir
Göklerdeki gururun geceleri,
Ve daha çok beğenirim
O alçaktaki daha soğuk ışıktan
Senin uzaktaki ateşini.

1 Ağustos 2010 Pazar

Vincent M. or P. [Tim Burton]

vincent malloy 7 yaşında
her zaman naziktir ve durur sözünde

onun yaşındaki bir çocuk için çok düşünceli ve iyi
ama olmak ister tıpkı vincent price gibi

kardeşi, köpeği ve kedisiyle memnun yaşamaktan
halbuki daha çok hoşlanır örümcek ve yarasalarla aynı evi paylaşmaktan

onu bekleyen korkular üzerine düşünebilirdi bu evde
ve gezebilirdi karanlık hollerde, yalnız ve acılar içinde

iyi davransa da ziyarete gelen halasına
müzesine koymak için onu balmumuna daldırdığını düşler aslında 

sever deneyler yapmayı köpeği abacrombi üzerinde
bir zombi yaratma ümidiyle

ki korkunç zombi köpeğiyle birlikte
kurban arayabilsin londra'nın sisli sokaklarında kendine

düşünceleri sadece iğrenç suçlar üzerine değil
resim yapmayı ve kitap okumayı sever, vakit geçirmek için

cin ali'ye bayılırken öteki çocuklar
edgar allen poe, onun en sevdiği yazar

bir gece korkunç bir hikaye okurken
bir haber gördü onu bembeyaz kesen
canlı canlı yanan güzel karısının
acısına dayanamayıp ölen bir adamın

öldüğünden emin olmak için, mezarını kazıp çıkardı
fark etmedi ki o mezar, gerçekte annesinin çiçek tarhı 

annesi vincent'ı, gönderdi odasına
biliyordu ki kaleye mahkum ediliyordu aslında
hayatının kalan kısmını mahkum olarak geçireceği
güzel karısının bir portresiyle tek başına

kapatıldığı kalede yalnız ve delirmişken
annesi belirdi odada birden
“istersen çıkıp oynayabilirsin dışarıda
çok güzel ve güneşli bugün hava”

konuşmaya çalıştıysa da olmadı vincent
zayıf düşürmüştü onu, yıllar süren mahkumiyet

o da karaladı kalemle bir parça kağıda:
“bu ev bana hükmediyor ve çıkamam artık asla!”

“ne mahkumsun ne de yarı ölü” dedi annesi
“oynadığın bu oyunlar... kafanda hepsi!

sen vincent price değil, vincent malloy'sun.
işkence altında değilsin, sadece küçük bir çocuksun.
yedi yaşındasın ve benim oğlumsun,
dışarı çıkmanı ve biraz eğlenmeni istiyorum!”

kızgınlığı geçip hole, dışarı çıktı
vincent yavaşça duvara yaslarken sırtını

oda dalgalanıp sallanmaya ve gıcırdamaya başladı
vincent'in cinneti zirvesine ulaştı

gördü zombi kölesi abacrombi'yi
ve mezarın ötesinden duydu karısının seslendiğini

tabutundan konuşup dile getirdi korkunç bir isteği
uzanırken çatırdayan duvarlardan iskelet elleri

rüyalarından emekleyip çıkan tüm korkuları
çevirdi korkunç çığlıklara, çılgın kahkahalarını

delilikten kaçabilsin diye kapıya uzandı 
kendisi ve zombi köpeği

ama sendeleyip yere cansız uzandı
sesi yumuşak ve yavaştı
edgar allen poe'nun “kuzgun” şiirinden 
bir alıntı okurken: 

"ve içimden çıkıp yerlerde sürüklenen gölge ruhum
kaldırılamaz bir daha -- asla!"

Hikayelerin Perisi

Oyuncak hikayelerini tekrar başlatmanın yolu,
Lunaparkların seninle olmasıdır;
Ey! hikayelerin perisi.

Atlı karıncaların o yavaş hareketlerinde
Ya da o en hızlı arabaların dönmesinde,
Anlatılacak elbet tekrar hikayeleri...
Lunaparklarda gerçek bir sen;
Ey! hikayelerin perisi.

Çok yüksek burası, rüzgar var serin,
Ani bir ivmelenme, düşüyoruz aşağı...
Çığlıklar arasında anlatılan hikayeleri...
Lunaparklarca bilinen bir sen;
Ey! hikayelerin perisi.

Mide kasılmaları bu andan itibaren
Baş dönmesiyse en başından bilinen,
Çıkarken ezberletildi hikayeleri...
Lunaparklarca özlenilen bir sen;
Ey! hikayelerin perisi.