25 Aralık 2010 Cumartesi

Bir El

Bir el dokundu omuzlarıma
Eskiler anlamazlar,
Yeniler bilmez...
Bir el, dokunurdu omuzlarıma
Ürkek, titrek, bulaşıcı
                      güzel...
Bir el dokunsa omuzlarıma
Ne yapardı bu yürek?
Tersini söylerdi düşlerin...
Bir el dokunmuştu omuzlarıma
Kaldı öylece...

21 Aralık 2010 Salı

Bana Ne Yaptın [Cem Adrian]

Sessiz, yorgun, ağır, gözkapaklarım kapanıyor yine… Yine…
Yıkık, dökük, bu şehrin duvarları birer birer üstüme yıkılıyor yine…Yine…
Kuş sürüleri terk ederken bu şehri, ardında yoksul ve kimsesiz çocuk gibi bırakıyor yine… Yine…
Ve sonbahar sinsice yaklaşarak peşinde köpek gibi bir yalnızlığı üstüme sürüklüyor yine… Yine…
Sözler hep yalan! Yeminleri unut!
Bir veda bir sebepsiz tokat gibi çarpıyor yine… Yüzüme…
Şarkılar yalan! Duyduklarını unut!
Bir hikaye rüzgarın ellerinde savruluyor yine… Yine!
Kestim! Akıttım! Damarlarımdaki kanımda akan o kirli siyah yalanları! Olmadı!
Sildim! Çıkardım! Yüzümden kazıdım yüzüme çizdiğin o siyah derin yazıları! Olmadı!
Kustum! Tükürdüm içimde senden kalan o keskin o acıtan hatıraları! Olmadı!
Söktün! Defalarca diktim o küçük ellerinle açtığın ve sızlayan bütün yaralarımı! Olmadı!
Bana ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın çocuk!
Niye yaptın… Niye yaptın… Niye yaptın çocuk!
Göremiyorum, duyamıyorum artık dokunamıyorum çocuk!
Anlatamıyorum anlatamıyorum artık ağlayamıyorum çocuk!
İnanmıyorum inanmıyorum artık inanamıyorum çocuk!
Bilmiyorum bilmiyorum artık sevemiyorum çocuk!
Ne yağmur, ne kar, ne yüzüme vuran rüzgar, canımı yakan acıtan sonbahar, daha dinmedi çocuk!
Seni silmedi çocuk!
ALEV ALEV YANAN KİRPİKLERİNDEN SAÇILAN KIVILCIMLARINLA BAŞLAYAN
BU YANGIN DAHA SÖNMEDİ ÇOCUK!
Sönemedi çocuk!
Bu viran şehirde, bu viran hikaye henüz bitmedi! Bitmedi bitmedi bitmedi çocuk! Bitemedi çocuk!
Bu aciz şarkılar, bu aciz dualar seni geri getirmedi getirmedi getirmedi çocuk! Dönmedin çocuk!
Bana ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın… Ne yaptın çocuk!
Bunu niye yaptın… Niye yaptın… Niye yaptın… NİYE YAPTIN ÇOCUK.



Bugün günlerden hiç. Benim adım yok. Kanatlanıyor içimden binlerce siyah kelebek.
Savruluyor rüzgarda yaprak gibi kalbim, uzaklarda bir yerde. Kalbim kayıp.
Karanlığa dokunabiliyor sanki ellerim.
Sadece sesler duyuyorum. Ayak sesleri uzaklardan.
Susuyorum. Sessizlik keskin. Bekliyorum. Beklemek keskin.
Burdan gitmem gerek. Her şeyi unutmam gerek.
Acımıyor bileklerim. Acımıyor hiç! Acımıyor ellerim, avuçlarım. Acıtmıyor hiçbir şey.
Acımıyor tenim, dokunduğun yerler.
Acımıyor artık kalbim. Kalbim.
Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki ellerimin izlerini.
Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki kaderimin sökülüşünü.
Sadece sessizce durup öylece izlemek istedim bir meleğin ellerindeki kalbimi.
Sadece öylece durup sessizce izlemeyi istedim, sadece bir meleği sevmeyi.
Hep bir şey eksik gibi ve hep bir şey yarım ve hep bir şey yok artık sanki.
Ne bir isim var duvarlarında, ne de okunabilen bir cümle.
Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki ölümümü.
Öyle beyaz ve öyle, öyle maviydi ki. Öyle güzeldi ki ve öyle, öyle masum ama.
Öyle yanlış öyle, öyle yanlış ki ve öyle ve öyle çocuk.
Kalbim. Tüm maviler kirli şimdi ve tüm beyazlar utanç içinde ve sadece uyumak,
UYUMAK İSTİYORUM.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Unutmak

Hiç bir zaman aksini inkar etmediğim,
Umrumda olmadığı zamanlarda,
Peşi sıra unutkanlık geldi başıma.
O unutkanlık dedikleri çok derin;
Anahtarı unutmak gibi mesela.
İsimlerse zaten bir buhar;
Uçup gider bulduğu en zayıf noktadan...
Zaten ben;
O kadar unutkanım ki;
Unutmamak için arkama bakıyorum
Ve her seferinde,
Sen çıkıyorsun karşıma...