5 Kasım 2007 Pazartesi

SARI-SİYAH (KOLAJ)

Cebinde hiç sözcük kalmamış, cesedi caddenin ortasında yatıyordu. Kim kaldırır bilinmez. Çok uzun yollar tüketmişti. Belliydi. Yollar acılarıda peşinden getirmiş olmalıydı. Hüzün doluydu yüzü. Yaşıyor olsaydı gözleri yaşlı olurdu. Yanlış yollara girmişti. Yolların sonu denize inmiş olmalıydı. Saçında hâla tuz vardı. Yanlış deniz olmalıydı. Ve muhtemelen yanlış hayvana güvenip onla yüzmüştü. Yunuslara güvenmişti. Nasıl güvenmesin en güveniliri onlardı. Ama ilk darbeyi vuran da onlar olmuştu. Boğulmuştu yunuslar tarafından. Gökkuşağının altındaki ışığı görünce ve dost eli de gelince kurtarmıştı kendisini. Yine yollara düşmüştü. Bu sefer o ışığın peşinden. Ayakkabıları çok eskimişti yürümekten. Ormanlar aşmıştı, muhtemelen dağlık bir orman. Üstünde çam kokusu vardı. Girmişti bir kere ormana ve acıkmıştı. Arılarla karşılaştı ve ballarını buldu. Artık o onun balıydı. Yemişti. Arılar düşmüştü peşine. Üzmüştü arılar onu üstelik bir kelime bile duymadan. Ama hâla arıları seviyor olmalıydı. Kazağı arı desenliydi. Sarı-Siyah. Ve şehre gelmişti nefretleri ve sevgileriyle. Şehirde karanlık sokaklara girmişti. Şarkı sölemişti. Görenler olmuş, söylüyorlardı. Takatisizdi. Aramıştı ama bulamamıştı. Kaşları merak içersindeydi. Ve ölmüştü. Cesedi hâla yağmur dolu caddenin ortasındaydı. "Kim kaldırır bilinmez..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder